Karadutum çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem Agaç isem dalımsın salkım saçak Petek isem balımsın a gülüm Günahımsın, vebalimsin. Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan Yoluna bir can koyduğum Gökte ararken yerde bulduğum Karadutum, çatal karam, çingenem Daha nem olacaktın bir tanem
KARADUT. Karadutum, çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem Agaç isem dalımsın salkım saçak Petek isem balımsın a gülüm Günahımsın, vebalimsin.. Dili mercan, dizi
Ve “Karadutum, çatal karam, çingenem” diye başlayan “Karadut”, “Sene 1950, Mevsim Sonbahar” şiirlerini “Talaslı Kız” için yazacaktır. “Talaslı Kız” ise Bedri Rahmi’nin büstünü yapacaktır. Peki, kimdir “Talaslı Kız?” Güzel Sanatlar Akademisi eski öğrencilerinden Mari Gerekmezyan.
“Karadutum, çatal karam, çingenem. Nar tanem, nur tanem, bir tanem. Ağaç isem dalımsın salkım saçak. Petek isem balımsın a gülüm. Günahımsın, vebalimsin. Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan. Yoluna bir can koyduğum. Gökte ararken yerde bulduğum. Karadutum, çatal karam, çingenem. Daha nem olacaktın bir tanem
Bedri Rahmi’nin “Karadutum, çatal karam, çingenem” diye seslendiği kadın, 2 yıl önce ölen Mari Gerekmezyan’dı.. Mari öldükten sonra Bedri Rahmi’ye dünya haram olmuştu.. Öyle ki.. Yıkılmışlığını dizelere dökmüştü.. Horonlar durdu.. Yoruldu yüreğim, yoruldu.”. Bedri Rahmi Eyüpoğlu 1975 yılında öldü..
Karadutum, çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem Ağaç isem dalımsın salkım saçak Petek isem balımsın ağulum Günahımsın, vebalimsin. Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan Yoluna bir can koyduğum Gökte ararken yerde bulduğum Karadutum, çatal karam, çingenem Daha nem olacaktın bir tanem Gülen ayvam, ağlayan
gYc59s. Adı, Mari Gerekmezyan' ilk kadın heykeltraşlarından Sanatlar Akademisi'nde misafir bir asistana aşık ünlü bir ressam ve de sevdiler adamın büstünü yaptı. Ünlü ressam da onun portrelerini aylarca büyük bir aşk seranat kaşı kara, gözü kara, bahtı da ve Ermeni toplumu onu basını, Ermeni olduğu için Ankara’daki Resim Heykel sergilerinde üst üste aldığı ödüllerde adını bile ragmen sevgilisini hiç ki hastalanana yılında tüberküloza Alman Hastanesi’ne dünya savaşı yeni ilaç ressam sevgilisini kurtarmak için tablolarını sattı. İlaç için her yolu Gerekmezyan 1947 yılının 12 Ekiminde 37 yaşında hayata gözlerini yumdu. *. *. * Aradan 2 yıl yılının bir ilkbahar Büyük Kulüp'te bir toplantı vardı..Her ilde Büyük Kulüpler cumhuriyet burjuvasının eğlence mekanlarıydı..Sıradan insanlar oraya ve köylüler içeriye örtülüler gece Büyük Kulüp'tekiler özel konuk olan Bedri Rahmi Eyüboğlu'ndan bir şiir okumasını istediler..Bedri Rahmi ayağa okumaya gözyaşlarını yandan mısraları söylüyor, bir yandan sular seller mendil yetmiyordu. *. *. * "Karadutum, çatal karam, çingenem..Nar tanem, nur tanem, bir tanem..Ağaç isem dalımsın salkım saçak..Petek isem balımsın ağulum..Günahımsın, mercan, dizi mercan, dişi mercan..Yoluna bir can koyduğum..Gökte ararken yerde bulduğum..Karadutum, çatal karam, çingenem..Daha nem olacaktın bir tanem..Gülen ayvam, ağlayan narımsın..Kadınım, kısrağım, paketlerine resmini çizdiğim,Körpe fidanlara adını yazdığım,Karam, karamKaşı karam, gözü karam, bahtı kokar, arzu tüter,Ilgıt ılgıt buram beyzade, kişizade,Her türlü dertten topyekün azade..Hani şu ekmeği elden suyu dururken yorulanKibrit çöpü gibi kırılanYalnız sanat çıkmazlarında başını kaşıyanArtık otlar göstermelik atlar gibi bedava yaşayanSen benim mihnet içinde yanmış kavrulmuşumNetmiş, neylemiş, nolmuşumCömert ırmaklar gibi gürül gürülBahtın karışmış bahtıma çok yıkanmış adam olmuşumKaram, karamKaşı karam, gözü karam, bahtı karam..Sensiz bana canım dünya haram olsun." *. *. * Bedri Rahmi'nin hemen yanında eşi Eren Eyüboğlu hiç tepki da herkes gibi bu şiiri ona yazmadığını Rahmi'nin "Karadutum, çatal karam, çingenem" diye seslendiği kadın, 2 yıl önce ölen Mari Gerekmezyan' öldükten sonra Bedri Rahmi'ye dünya haram dizelere dökmüştü."Türküler bitti,Halaylar durdu,Horonlar durdu..Hüzün geldi başköşeye kuruldu,Yoruldu yüreğim, yoruldu."Bedri Rahmi Eyüpoğlu 1975 yılında kadar "Canım Cebişim" dediği Mari'yi hiç Anadolu'da yeni doğan keçi yavrularına denirdi. Kaynak Can Kırıkları-Karin Karakaşlı
KARADUTUM ŞİİRİNİN HÜZÜNLÜ HİKAYESİ …..1949’da bir gün İstanbul Büyük Kulüp’teki bir toplantıda, davetliler Bedri Rahmi Eyüboğlu’ndan bir şiir okumasını istediler. Eyüboğlu ayağa kalktı ve Karadut’u okumaya başladı“Karadutum, çatal karam, çingenemDaha nem olacaktın bir tanemGülen ayvam, ağlayan narımsınKadınım, kısrağım, karımsın”…Bedri Rahmi, şiiri okurken aniden gözlerinden yaşlar herkes niye ağladığını anlamıştı; tabii herkesten çok, hemen yanı başındaki karısı Eren Eyüboğlu… Çünkü şiirde “kadınım, kısrağım, karımsın” dediği kadın, karısı şiiri 3 yıl önce, bir başka kadın için yazmıştı Mari Gerekmezyan…“Kara saplı bıçak gibi”Mari, Bedri Rahmi’nin asistanlık yaptığı Güzel Sanatlar Akademisi’nin heykel bölümüne misafir öğrenci olarak gelmişti. O dönem askerliğini yapmakta olan şair – ressamın sinesine, “kara saplı bir bıçak gibi” saplanmıştı. Mari, Bedri Rahmi’nin bir büstünü yapmıştı. Bedri Rahmi bu büstü, Mari’nin çeşit çeşit portresiyle ve ona yazılmış şiirlerle yanıtlamıştı. Artık aşklarından bütün İstanbul haberdardı. Bedri Rahmi, sanatında tam bir patlama yaşıyor, Eren Eyüboğlu ise sabırla eşinin kendisine dönmesini yürek“Karadut”, 1946’da menenjit tüberküloz kaptı. İyileşebilmesi için antibiyotik lazımdı. Savaş yeni bitmişti ve ilaç ateş pahasıydı. Bedri Rahmi, genç sevgilisine ilaç alabilmek için tablolarını elden çıkarmaya başladı. Ancak bu çabalar da sonuç vermedi ve o yıl İstanbul Alman Hastanesi’nden Mari Gerekmezyan’ın ölüm haberi Rahmi yıkılmıştı. Sevgilisini sonsuzluğa uğurladıktan sonra keder içinde eve döndüğünde kendisini teselli eden, yine eşi Eren olacaktı. O dönem içkiye başladı ünlü şair…Aşağıdaki şiir, o dönemin ürünüdür“Türküler bittiHalaylar durduHoronlar durduHüzün geldi baş köşeye kurulduYoruldu yüreğim, yoruldu…..”Eren Eyüboğlu, eşinin bu zor dönemi atlatmasına yardımcı yeniden sanatıyla buluşturmak için ki Büyük Kulüp’teki o geceye kadar…“Karadut”u okurken, Bedri Rahmi’nin yanaklarından süzülen gözyaşları, sevda yarasının hâlâ kapanmadığının kanıtıydı. Bunun üzerine Eren, bir süre Paris’te yaşamaya karar verdi. Oradan eşine yazdığı bir mektupta “o gece”yi hatırlattı4 Ocak 1950 – PARiS“Canuşkam,Kulüpte bir gece, şiir okumuştun, hani! Hatırladın mı? Gözlerinden, birden yaşlar döküldüğünü görünce içimin karardığını hissetmiştim. Sesin, nasıl Bütün bunları hatırlıyor musun? Sanki böğrüme, kızgın bir ütü yapmışmış gibi olmuştum. O gece… Senin seneler sonra bile olsa yanıp tutuştuğunu anlamıştım! Bedri’nin ruhuna, insan üstü bir gücün acıyıp, ona güç vermesi için dua etmiştim. Ruhunun çektiği acıları Allah dindirsin. Allah sana resim yapma sevinci versin ve bizim yanımızda yaşamaktan, mutluluk duyabilmeni katlandımsa, bu dualar işe Rahmi, 11 yaşındaki oğluyla eşine ölümüne kadar geçen çeyrek asrı, aynı evde çalışıp üreterek, diz dize birlikte tükettiler. Öldüğü gün, eşi Eren cenazeden dönüşte, 35 yaşına gelmiş oğlunu karşısına oturttu.“Babanı uğurladık” dedi, “Ama şunu bilmeni istiyorum ki, ona çok kırıldım. Yaşadığı ilişkiyi unutmadım. Hiçbir kadın aşağılanmayı kabul etmez. Buna katlandımsa, bil ki, sadece senin hayatın kararmasın diyedir.”KARADUTUM…Karadutum, çatal karam, çingenemNar tanem, nur tanem, bir tanemAğaç isem dalımsın salkım saçakPetek isem balımsın ağulumGünahımsın, mercan, dizi mercan, dişi mercanYoluna bir can koyduğumGökte ararken yerde bulduğumKaradutum, çatal karam, çingenemDaha nem olacaktın bir tanemGülen ayvam, ağlayan narımsınKadınım, kısrağım, paketlerine resmini çizdiğimKörpe fidanlara adını yazdığımKaram, karamKaşı karam, gözü karam, bahtı karamSıla kokar, arzu tüterIlgıt ılgıt buram beyzade, kişizade,Her türlü dertten topyekün azadeHani şu ekmeği elden suyu dururken yorulanKibrit çöpü gibi kırılanYalnız sanat çıkmazlarında başını kaşıyanArtık otlar göstermelik atlar gibi bedava yaşayanSen benim mihnet içinde yanmış kavrulmuşumNetmiş, neylemiş, nolmuşumCömert ırmaklar gibi gürül gürülBahtın karışmış bahtıma çok yıkanmış adam olmuşumKaram, karamKaşı karam, gözü karam, bahtı karamSensiz bana canım dünya haram RAHMİ EYÜBOĞLU — Turkan Hatipoglu ile birlikte.
İşte yine yaptım Her on yılda bir Böyle bir tane beceririm Bir tür ayaklı mucize, tenim Bir Nazi lamba siperliği kadar parlak, Sağ ayağım Tüy kadar hafif Yüzüm ifadesiz, incecik Yahudi kumaşından. Çözün kundağı Ah, sevgili düşmanım. Korkutuyor muyum? - Burnu, göz bebekleri, 32 dişi yerli yerinde mi? Acı nefesi Ertesi gün yok olacak. Yakında, çok yakında Vahim bir öldür gücü Evimde, etimde olacak Ve ben işte gülümseyen bir kadın. Daha sadece otuzunda. Ve kedi gibi dokuz canlıyım. Bu Üçüncü Sefer. Ne lüzumsuzluk On yılda bir imha. Bu ne çok iplik. Çekirdek yiyen kalabalık İtişir içeri görmek için Ellerimi ayaklarımı çözmelerini - Muhteşem soyunmalar. Baylar, bayanlar Bunlar ellerim benim, Bunlar dizlerim. Bir deri bir kemik olabilirim, farketmez, Ben de onlardandım, tek tip kadın işte İlk seferinde on yaşındaydım. Kazaydı. İkinci seferinde istedim Bitirip gitmeyi ve hiç daha dönmemeyi. Üstüstüme kapaklandım. Tıpkı bir midye gibi. Tekrar tekrar bağırmaları gerekti çağırmaları Ve üstümden ayıklamaları inci gibi parlak yapışkan Solucanları Ölmek Bir sanattır, herşey gibi. Özellikle iyi yaparım. Bir ölürüm ki, cehennemden gelir gibi olurum. Bir ölürüm ki, adeta hakikaten olurum. Sanki gider gibi bir davete. Bunu yapmak çok kolay bir hücrede Ölmek ve kımıldamamak Ölüyü oynadığım tiyatroda sıranın gelmesi gibi Güneşli bir günde geri gel Aynı yere, aynı yüze, zalim Eğlenen çığrışlara 'Mucize!' İşte bu yere yıkar beni. Ama bir bedeli var. Yara izlerime bakmanın, bir bedeli var. Kalbimi dinlemenin - Hakikaten çalışıyor. Bir bedeli var, çok büyük bir bedeli var. Bir sözün, veya bir dokunuşun. Ya da biraz kanımı akıtmanın. Bir tutam saçımın veya elbisemden bir parçanın. Eee, Herr Doktor. Eee, Herr Düşman. Sizin eserinizim ben, Paha biçilmez, Altın topu bebeğinizim Bir çığlığa eriyen Dönüyorum ve yanıyorum. Gösterdiğiniz alakaya aldırmadığımı sanmayın. Kül, kül - Külü eşele bak. Etten kemikten eser yok- Bir kalıp sabun Bir nişan yüzüğü Altın bir diş. Herr Tanrı, Herr Şeytan Savulun Savulun. Küllerin arasından Doğrulurum kızıl saçlarımla Ve çıtır çıtır adam yerim. Sylvia PLATH
Bu benim için özel ve çok sevdiğim bir şiir, ama öyküyü ilk defa okudum ve büyük hayal kırıklığı yaratan diğer şairler mezarlığına bir isim daha ekledim kendi kalbimde, yorum yapacak değilim hayat, olmaz ben yapmam dediğimiz ne varsa sınar ve bazen de yaşatır bilirim ama, irade denen, başkasının hayatını kendinden önce düşünmek denen de bişey var, ya da kendi hayatını seçmek hakkı herkesin ama bir yol ayrımı vardır ki biri bitmeden diğerine sapamazsın! Saptığın yol çıkmaza girince eskisine de dönemezsin, ama buna izin verene de zerre saygı duymadığımı belirtmeden geçemeyeceğim. Herşeyden ötedir onur bir kadın için. Evlada bırakılacak en büyük mirasta budur. Neyse kelime zayi etmek istemiyorum şu anda..Şiir hala çok güzel, hepsi bu. Yasak aşklardan çıkmış zaten tüm güzel dizeler anlaşılan ne acı ki. .... 1949’da bir gün İstanbul Büyük Kulüp’teki bir toplantıda, davetliler Bedri Rahmi Eyüboğlu’ndan bir şiir okumasını istediler. Eyüboğlu ayağa kalktı ve Karadut’u okumaya başladı “Karadutum, çatal karam, çingenemDaha nem olacaktın bir tanemGülen ayvam, ağlayan narımsınKadınım, kısrağım, karımsın”… Bedri Rahmi, şiiri okurken aniden gözlerinden yaşlar herkes niye ağladığını anlamıştı; tabii herkesten çok, hemen yanı başındaki karısı Eren Eyüboğlu. Çünkü şiirde “kadınım, kısrağım, karımsın” dediği kadın, karısı şiiri 3 yıl önce, bir başka kadın için yazmıştı Mari Gerekmezyan…“Kara saplı bıçak gibi”Mari, Bedri Rahmi’nin asistanlık yaptığı Güzel Sanatlar Akademisi’nin heykel bölümüne misafir öğrenci olarak gelmişti. O dönem askerliğini yapmakta olan şair – ressamın sinesine, “kara saplı bir bıçak gibi” saplanmıştı. Mari, Bedri Rahmi’nin bir büstünü yapmıştı. Bedri Rahmi bu büstü, Mari’nin çeşit çeşit portresiyle ve ona yazılmış şiirlerle yanıtlamıştı. Artık aşklarından bütün İstanbul haberdardı. Bedri Rahmi, sanatında tam bir patlama yaşıyor, Eren Eyüboğlu ise sabırla eşinin kendisine dönmesini bekliyordu.!?“Karadut”, 1946’da menenjit tüberküloz kaptı. İyileşebilmesi için antibiyotik lazımdı. Savaş yeni bitmişti ve ilaç ateş pahasıydı. Bedri Rahmi, genç sevgilisine ilaç alabilmek için tablolarını elden çıkarmaya başladı. Ancak bu çabalar da sonuç vermedi ve o yıl İstanbul Alman Hastanesi’nden Mari Gerekmezyan’ın ölüm haberi geldi. Bedri Rahmi yıkılmıştı. Sevgilisini sonsuzluğa uğurladıktan sonra keder içinde eve döndüğünde kendisini teselli eden, yine eşi Eren olacaktı. O dönem içkiye başladı ünlü şair…Aşağıdaki şiir, o dönemin ürünüdür “Türküler bittiHalaylar durduHoronlar durduHüzün geldi baş köşeye kurulduYoruldu yüreğim, yoruldu.....” Eren Eyüboğlu, eşinin bu zor dönemi atlatmasına yardımcı yeniden sanatıyla buluşturmak için çabaladı. Başardığını sanıyordu. Ta ki Büyük Kulüp’teki o geceye kadar…“Karadut”u okurken, Bedri Rahmi’nin yanaklarından süzülen gözyaşları, sevda yarasının hâlâ kapanmadığının kanıtıydı. Bunun üzerine Eren, bir süre Paris’te yaşamaya karar verdi. Oradan eşine yazdığı bir mektupta “o gece”yi hatırlattı 4 Ocak 1950 – PARiS“Canuşkam,Kulüpte bir gece, şiir okumuştun, hani! Hatırladın mı? Gözlerinden, birden yaşlar döküldüğünü görünce içimin karardığını hissetmiştim. Sesin, nasıl Bütün bunları hatırlıyor musun? Sanki böğrüme, kızgın bir ütü yapmışmış gibi olmuştum. O gece… Senin seneler sonra bile olsa yanıp tutuştuğunu anlamıştım! Bedri’nin ruhuna, insan üstü bir gücün acıyıp, ona güç vermesi için dua etmiştim. Ruhunun çektiği acıları Allah dindirsin. Allah sana resim yapma sevinci versin ve bizim yanımızda yaşamaktan, mutluluk duyabilmeni Buna katlandımsa, bu dualar işe Rahmi, 11 yaşındaki oğluyla eşine döndü. 1974’teki ölümüne kadar geçen çeyrek asrı, aynı evde çalışıp üreterek, diz dize birlikte tükettiler. Öldüğü gün, eşi Eren cenazeden dönüşte, 35 yaşına gelmiş oğlunu karşısına oturttu. “Babanı uğurladık” dedi, “Ama şunu bilmeni istiyorum ki, ona çok kırıldım. Yaşadığı ilişkiyi unutmadım. Hiçbir kadın aşağılanmayı kabul etmez. Buna katlandımsa, bil ki, sadece senin hayatın kararmasın diyedir.” ? bahaneye gel. neyse. Karadutum, çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem Ağaç isem dalımsın salkım saçak Petek isem balımsın ağulum Günahımsın, vebalimsin. Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan Yoluna bir can koyduğum Gökte ararken yerde bulduğum Karadutum, çatal karam, çingenem Daha nem olacaktın bir tanem Gülen ayvam, ağlayan narımsın Kadınım, kısrağım, karımsın. Sigara paketlerine resmini çizdiğim Körpe fidanlara adını yazdığım Karam, karam Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam Sıla kokar, arzu tüter Ilgıt ılgıt buram buram. Ben beyzade, kişizade, Her türlü dertten topyekün azade Hani şu ekmeği elden suyu gölden. Durup dururken yorulan Kibrit çöpü gibi kırılan Yalnız sanat çıkmazlarında başını kaşıyan Artık otlar göstermelik atlar gibi bedava yaşayan Sen benim mihnet içinde yanmış kavrulmuşum Netmiş, neylemiş, nolmuşum Cömert ırmaklar gibi gürül gürül Bahtın karışmış bahtıma çok şükür. Yunmuş, yıkanmış adam olmuşum Karam, karam Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam Sensiz bana canım dünya haram olsun.
"Karadutum, çatal karam, çingenem…" diye başlar şiir ve devam eder gider. Çoğumuz biliriz bu şiir’i. Ve sanırız ki şair, bu şiiri eşi için yazmıştır! Oysa şairin eşi için tam bir dramdır bu şiir! Karadut gerçeği; Bedri Rahmi - Eren Eyüboğlu aşkı işliyor; 1949’da bir gün İstanbul Büyük Kulüpteki bir toplantıda, davetliler Bedri Rahmi Eyüboğlu’ndan bir şiir okumasını istediler. Eyüboğlu ayağa kalktı ve Karadut’u okumaya başladı. * Karadutum, çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem Ağaç isem dalımsın salkım saçak Petek isem balımsın ağulum Günahımsın, vebalimsin. Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan Yoluna bir can koyduğum Gökte ararken yerde bulduğum Karadutum, çatal karam, çingenem Daha nem olacaktın bir tanem Gülen ayvam, ağlayan narımsın Kadınım, kısrağım, karımsın. * Bedri Rahmi, şiiri okurken aniden gözlerinden yaşlar süzüldü. Salondaki herkes niye ağladığını anlamıştı, tabii herkesten çok, hemen yanı başındaki karısı Eren Eyüboğlu. Çünkü şiirde "kadınım - kısrağım - karımsın" dediği kadın, karısı değildi. Bu şiir’i 3 yıl önce, bir başka kadın için yazmıştı. Mari Gerekmezyan için. "Kara saplı bıçak gibi" Mari, Bedri Rahmi’nin asistanlık yaptığı Güzel Sanatlar Akademisi’nin heykel bölümüne misafir öğrenci olarak gelmişti. O dönem askerliğini yapmakta olan şair - ressamın sinesine "kara saplı bir bıçak " gibi saplanmıştı. Mari, Bedri Rahmi’nin bir büstünü yapmıştı. Bedri Rahmi bu büstü, Mari’nin çeşit çeşit portresiyle ve ona yazılmış şiirlerle yanıtlamıştı. Artık aşklarından bütün İstanbul haberdardı. Bedri Rahmi sanatında tam bir patlama yaşıyor, Eren Eyüboğlu ise sabırla eşinin kendisine dönmesini bekliyordu. Yorgun yürek "Karadut" 1946´da menenjit tüberküloz kaptı. İyileşebilmesi için antibiyotik lazımdı. Savaş yeni bitmişti ve ilaç ateş pahasıydı. Bedri Rahmi, genç sevgilisine ilaç alabilmek için tablolarını elden çıkarmaya başladı. Ancak bu çabalar da sonuç vermedi ve o yıl İstanbul Alman Hastanesi’nden Mari Gerekmezyan´in ölüm haberi geldi. Bedri Rahmi yıkılmıştı. Sevgilisini sonsuzluğa uğurladıktan sonra keder içinde eve döndüğünde kendisini teselli eden, yine eşi Eren olacaktı. O dönem içkiye başladı ünlü şair. Ürettiği ve dönemin ünlü olan eseri ise; " Türküler bitti, halaylar durdu, Horonlar durdu ... Hüzün geldi başköşeye kuruldu Yoruldu yüreğim yoruldu. " Eren Eyüboğlu, eşinin bu zor dönemi atlatmasına yardımcı oldu. Onu yeniden sanatıyla buluşturmak için çabaladı. Başardığını sanıyordu. Ta ki büyük Kulüp’teki o geceye kadar… "Karadut"u okurken, Bedri Rahmi’nin yanaklarından süzülen gözyaşları, sevda yarasının hâlâ kapanmadığının kanıtıydı. Bunun üzerine Eren, bir süre Paris’te yaşamaya karar verdi. Oradan eşine yazdığı bir mektupta "o geceyi" hatırlattı; 4 Ocak 1950 Paris Canuşkam; Kulüpte bir gece, bir şiir okumuştun hani! Hatırladın mı? Gözlerinden birden yaşlar döküldüğünü görünce içimin karardığını hissetmiştim. Sesin nasıl titremişti. Hey! Bütün bunları hatırlıyor musun? Sanki böğrüme kızgın bir ütü yapışmış gibi olmuştum. O gece... Senin seneler sonra bile olsa yanıp tutuştuğunu anlamıştım. Bedri’nin ruhuna, insanüstü bir gücün acıyıp ona güç vermesi için dua etmiştim. Ruhun çektiği acıları Allah dindirsin. Allah sana resim yapma sevinci versin ve bizim yanımızda yaşamaktan mutluluk duyabilmeni sağlasın. Eren Bu dualar işe yaradı. Bedri Rahmi 11 yaşındaki oğluyla eşine geri döndü. 1974´deki ölümüne kadar geçen çeyrek asrı, aynı evde çalışıp üreterek, diz dize birlikte tükettiler. Öldüğü gün, eşi Eren cenazeden dönüşte artik 35 yaşına gelmiş oğlunu karşısına oturttu. "Babanı uğurladık" dedi, "Ama şunu bilmeni istiyorum ki, ona çok kırıldım. Yaşadığı ilişkiyi unutmadım. Hiçbir kadın aşağılanmayı kabul etmez. Buna katlandımsa, bil ki sadece senin hayatın kararmasın diyedir." KARADUT Karadutum, çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem Ağaç isem dalımsın salkım saçak Petek isem balımsın ağulum Günahımsın, vebalimsin. Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan Yoluna bir can koyduğum Gökte ararken yerde bulduğum Karadutum, çatal karam, çingenem Daha nem olacaktın bir tanem Gülen ayvam, ağlayan narımsın Kadınım, kısrağım, karımsın. Sigara paketlerine resmini çizdiğim Körpe fidanlara adını yazdığım Karam, karam Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam Sıla kokar, arzu tüter Ilgıt ılgıt buram buram. Ben beyzade, kişizade, Her türlü dertten topyekün azade Hani şu ekmeği elden suyu gölden. Durup dururken yorulan Kibrit çöpü gibi kırılan Yalnız sanat çıkmazlarında başını kaşıyan Artık otlar göstermelik atlar gibi bedava yaşayan Sen benim mihnet içinde yanmış kavrulmuşum Netmiş, neylemiş, nolmuşum Cömert ırmaklar gibi gürül gürül Bahtın karışmış bahtıma çok şükür. Yunmuş, yıkanmış adam olmuşum Karam, karam Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam Sensiz bana canım dünya haram olsun.
karadutum çatal karam çingenem hikayesi